Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 9 Ocak 2020 tarihinde, lojistik sektörünü ve sürücüleri temsil eden sektörel sivil toplum kuruluşlarına, "Takograf Cihazları İle İlgili Ölçü ve Ayar İşleri" konulu ‘’İVEDİ’ bir yazı göndermiştir. Yazının tamamına burada yer veremiyorum. Bazı cümle ve paragrafları alıp, değerlendirmesini yapmak istiyorum. Değerlendirmeye geçmeden, takografın ne olduğu konusunu tekrar hatırlatmak istiyorum.
Takograf; araç seyir halinde iken aracın hızını, kat ettiği mesafeyi, sürücünün etkinliklerini (Sürüş, dinlenme çalışma vs.) ile sistemde meydana gelen olay ve arızaları kaydeden bir cihazdır. Taraf olduğumuz AETR sözleşmesine göre, takograf kullanımının amaçları; Sürücülerin haklarını firmalara karşı korumak, firmalar arasında rekabet koşullarını eşitlemek ve kazaları önlemektir, şeklindedir.
Ancak, takografı takınca tüm bu amaçlar otomatik olarak gerçekleşmemektedir. Takograf cihazları, doğru ve hatasız ölçüm yapabilmeli, kaydettiği bilgiler güvenli olmalıdır ve etkin bir denetleme sistemi tesis edilmiş olmalıdır. Kısaca, takograf denetlemenin kolay, süratli ve güvenli şekilde yapılmasını sağlayan bir ölçü ve kayıt cihazdır. Takograf cihazlarının doğru ölçüm yapmasını sağlayan unsur ise, takografların ayar ve kalibrasyonunu yapan takograf yetkili servisleridir. Doğru ölçmeyen bir cihazın ölçüm sonuçlarına dayanarak, doğru bir denetleme yapmak maddi olarak imkansızdır. Bu ön şartlar sağlanamadığı sürece, takograf takmanın bir yararı yoktur.
Yazının ilk paragrafı;
‘’Takograf cihazlarının 2006 yılında Ölçüler ve Ayar Kanunu kapsamına alınması ile birlikte; bu cihazların teknik kriterlerinin belirlenmesi, tiponayı işlemleri, piyasaya arz işlemleri, muayene ve damgalama işlemleri yapılarak doğru ayarlı olarak kullanılması gibi hususlar Bakanlığımız (Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı) sorumluluğuna girmiştir. Diğer taraftan araçlarda takograf cihazı kullanma zorunluluğu, hangi araçların takograf kullanması gerektiği, hangi araçların takograf kullanımından muaf olduğu, sürücülerin sürüş/dinlenme süreleri, dijital takograf verilerinin indirilmesi ve merkezi bir sisteme gönderilmesi işlemleri, taşımacılıkla ilgili yetki belgeleri, taşımacılıkta kullanılacak araçların özellikleri, araçların hurdaya ayrılması vb. hususlar ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın görev alanına girmektedir.’’
Bu noktada insanın aklına soru takılıyor; 2012 yılında yayımlanan Takograf Cihazları Muayene ve Damga Yönetmeliğinde, Madde. 20 ve Geçici Madde 3. te; 1 Haziran 2014 (Daha sonra 30 Haziran olarak değiştirilmiştir) tarihinden sonra yeni tescil edilecek ve yurtiçi nakliyatta çalışacak araçlar dijital takograf takacaktır, ayrıca 1996 modelden başlayarak, yurtiçi nakliyatta çalışan takograf takmak zorunda olan araçlar verilen takvime göre dijital takograf takacaktır hükmü getirilmiştir. İlk paragrafa göre, bu düzenlemeyi yapmak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’na aittir. Peki, bu yönetmeliği kim çıkarttı? Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Kime veya hangisine inanalım?
Ülkemiz, Uluslararası taşımacılıkta dijital takografa, taraf olduğu Uluslararası sözleşmeler uyarınca geçmiştir. Bu sözleşme AETR (Uluslararası Karayolu Taşımacılşığında Çalışan Müretebatın Çalışma Koşullarına Dair Avrupa Sözleşmesi) Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeye göre 16 Haziran 2010 tarihinden sonra yeni tescil edilecek ve uluslararası nakliyatta çalışacak araçlar dijital takograf takmak zorundadır. Bu tarihten önce tescil edilen, uluslararası nakliyatta çalışan araçlarda takılı olan analog takografların değiştirilmesi ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. AB uygulamalarında da, gerek uluslararası nakliyatta ve gerekse yurtiçi nakliyatta çalışan araçlar için dijital takograf takma zorunluluğu, mevzuatın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yeni tescil edilen araçlar içindir. Analog takograflar, arızalanmadığı, araç satılmadığı veya plakası değişmediği sürece, kullanılmaya devam etmektedir.
Yazıda, analog takografların neden dijital takograf ile değiştirlmesi gerekçelerinden biri olarak; ‘’Bu sebeple müdahalelere kapalı ve güvenilir bir cihazın kullanılması takograf uygulamasının başarısında en önemli unsurdur’’ denmektedir. Dijital takograflar, analog takograflara göre daha güvenlidir, ama manipüle edilemez cihazlar değildirler. Ve dijital takografların manipülasyon yöntemleri öyle sofistike hale gelmiştirki, bazen bulmak imkansız hale gelebilmekte veya bulmak günler haftalar sürebilmektedir. Aradan 10 yıl geçmiş olmasına, takograf muayeneleri doğru ve eksiksiz şekilde yapılamamaktadır, etkin bir denetimden söz etmek te mümkün değildir. Bu durumda, yurtiçi taşımacılık için getirilen dijital takograf takma zorunluluğu ve analog takografların dijital takograf ile değiştirilmesi zorunluluğu, araçlara gereksiz yere dijital takograflar takılmasına ve bunun sonucunda sadece yurt dışına döviz harcamaları ve transferleri ile ülke ekonomisindeki cari açığın büyümesine / artmasına neden olunmuştur.Çünkü yerli üretim takograflar talebi karşılayamamakta, yerli üretim yapabilmek için bile ithalat yapılması gerekmekte, uluslararası nakliyatta çalışan araçlarda yerli dijital takograf kullanımında sıkıntılar bulunmakta, sektör büyük oranda ithalata bağımlı haldedir.
Kamu otoritelerinin “dijital takograf, manipüle edilemez” şeklinde tutumları ve dijital takograf üreticilerinin ve distribütörlerinin her vesileyle ve ısrarla söyledikleri “dijital takograflar asla manipüle edilemez” şeklindeki yaklaşımlarının karar vericiler üzerinde etkili olduğunu görüyoruz. Ama, maalesef gerçekler böyle olmayıp, bugün AB yollarındaki dijital takografların bile % 25 – 35’i manipüle edilmiş durumdadır. Ülkemizde bu rakam % 50’den aşağı değildir.
Yine yazıda yer alan ;’’Eski takograflann dijital takografa dönüşümüne ilişkin belirlenen takvime göre;
1996-1998 modellerin dijital takografa geçişi 30/6/2016 tarihinde bitmiştir.
1999-2001 modellerin dijital takografa geçişi 31112/2016 tarihinde bitmiştir.
2002-2004 modellerin dijital takografa geçişi 31112/2017 tarihinde bitmiştir.
2005-2007 modellerin dijital takografa geçişi 31/12/2018 tarihinde bitmiştir.’’ ifadesi, eksik bilgi içermektedir. Bu takvim, Takograf Cihazları Muayene ve Damga Yönetmeliğinin Geçici 3. Maddesinde yer almaktadır.
Geçici 3. Madde; ‘’ (1) Yurt içinde taşımacılık yapan ve takograf kullanması zorunlu olan 1996 model ve sonrası araçlarda kullanılan analog veya elektronik takograf cihazlarının, aşağıda belirtilen yıl içindeki ilk araç muayenesinden önce dijital takograf ile değiştirilmesi zorunludur’’ şeklinde başlamaktadır.Daha sonra takvim defalarca değişmiş, ancak bu cümle sabit kalmıştır. Yani 1996 modelden başlayarak bu takvime göre dijital takograf değiştirme yükümlüğüğü yurtiçi nakliyatta çalışan araçlar için getirilmiştir. 16 Haziran 2010 tarihinden önce tescil edilmiş, uluslararası nakliyatta çalışan analog takograflı araçları kapsamamaktadır. Bakanlık neden kendi çıkardığı yönetmeliğe göre hareket etmemekte, uygulamada takograf muayenelerinin yapılmaması ve araç muayenesinde ağır kusur sayılması gibi suni zorluklar çıkarmaktadır?
Yukarıda açıkladığımız üzere, takograf uygulaması; mevzuat, cihaz, servisler ve denetim olmak üzere tümleşik bir sistemdir. En önemli unsurlar, servisler ve etkin bir denetimdir. Bu şartlar sağlanmadığı sürece, takograf kullanmanın bir faydası yoktur. Bugün Almanya’da bile araçların % 25 kadarında analog takograf takılıdır. Tüm Avrupa ülkelerinde ve özellikle rakiplerimiz olan sınır komşu ülkelerin hepsinde ve diğer AETR ülkelerinde sınırlama olmaksızın analog takograf kullanılmakta olup, arızalanmadığı sürece kullanılmaya devam edilmektedir. Karar vericiler, bu konuyu tekrar değerlendirmeli, sistem AETR sözleşmesi ve uyumlaştırmamız gereken AB mevzuatında yer aldığı şekilde şekillendirilmeli ve uygulanmalıdır.
Bilal Yeşil
Taşımacılar.