İşte son örneği de Taksim gezi olayları ile başlayan, paralel devlet açılımı ile devam eden ve yerel seçimlerin yaklaşmasıyla beraber toplu taşıma araçlarını kendine mekan seçen provokatörlerdir.
İstanbul'da en hızlı ulaşım aracı, toplu taşımadır. Zamandan tasarruf açısından bende özel otomobilimi otoparka çeker ve gün içerisinde gitmem gereken yerlere; özel halk otobüsü, metrobüs, metro, vapur, taksi ve dolmuşları kullanarak giderim. Yerel seçim çalışmalarının başlamasıyla birlikte halk otobüslerindeki provokatörler dikkatimi çekti. Bu insanlar hem halkı galeyana getiriyor, hem de kendilerine müdahale eden otobüs şoförlerinin korkulu rüyası olmaya başladı!..
Beşiktaş istikametinden Rumelihisarüstü'ne gitmek için özel halk otobüsüne bindim. Ön kapının bulunduğu yerdeki boş koltuğa oturdum. Metrobüs durağına geldiğimizde arabadaki yolcu kapasitesi yüzde 80 doldu. Zincirlikuyu durağında otobüse orta yaşlarda 2 erkek bindi. Bir iki koltuk ilerledikten sonra başladılar iktidar parti aleyhine atıp tutmaya. Hem de yüksek sesle konuşuyorlar!.. Yavaş yavaş araçtaki diğer yolcularda başladı konuşmaya. Taraf ve yan taraf!.. Otobüsün içi oldu tabiri caizse kadınlar hamamı!..
Araçtaki düzeni sağlamakta tabi ki şoförün görevi!.. Otobüsün şoförü uyarılarda bulundu... Rica etti... Yapılanın yanlış olduğunu ifade etti!.. Nafile!.. Bir kere bombanın pimi çekilip, atılmış yere!.. Halkımızda geldi provokatörlerin gazına!.. Bense bir yandan yaşanan olayı izliyor, bir yandan da şoförle durum müzakeresi yapıyorum. Şoför başladı içini dökmeye!.. Tek kelimeyle özetlersek, en büyük zararı halk otobüslerinin gördüğü yönünde!.. Hisarüstü'ne yaklaştığımızda saate baktım ve 40 dakikalık bir zamanım var. Son durakta şoför arkadaşlarla hasbıhal etmeye karar verdim. Durağa gittiğimde, tanıdığım şoför arkadaşlarla karşılaştım. Selamlaştıktan sonra başladık sohbet etmeye... Bir dokunduk, bin ah işittik.
Arkadaşın biri, "ya ağabey İETT'den bana bir rapor geldi. güya ben para topluyor muşsum!"
dedi. Bende, sizlerde akbil yok, nasıl topluyor muşsun bir anlat bakayım dedim. Ve başladı anlatmaya: otobüse biniyorlar, yolcuyu kışkırtıyorlar. Müdahale ettiğimizde hemen bizi Alo 153 hattına şikayet ediyorlar!.. Bu insanlar, işlerinde oldukça uzmanlaşmışlar. Araya başka şoför arkadaş gidiyor, "güya biz yolcuya kötü muamele ediyormuşuz!.. Saatlerce direksiyon başında telefonla konuşuyormuşuz!.. Sigara içiyormuşuz!.. Yolcu düğmeye bastığı halde biz onu bir sonraki durakta indiriyormuşuz!.. Neden iktidar yanlısı afişleri arabaların arkasına asıyorsunuz sizler de mi hükümet yanlısınız diye söylemler ki, bu afişler İETT tarafından ücret karşılığında gönderiliyor bunu bile propaganda malzemesi yapıyorlar!.. Kardeşim sende müracaat et, ücretini ilgili kuram öde, seninde afiş ve reklamların panoda yer alsın!.. Neler, neler!.. Tüm bunlar Allah'tan revamı bize!.."
diyor.
Telefonla yapılan cezalar bir ay sonra esnafın eline ulaşıyormuş. Öğrendiğim kadarıyla halk otobüslerinin büyük bir kısmında da kamera sistemi yokmuş. Yetkili makam, tutulan raporlarla ilgili sözlü ifadeyi de bir ay sonra alıyormuş!.. Bu arada en düşük rapor cezaları 50 ila 300 bilet bedeli!.. Yani aracında kamera sistemi olmayan esnaf, suçsuzluğunu ispatlayamadığı için provokatörlerin yüzünden cezayı ödemeye mahkum.
Evet, burada İETT başta olmak üzere ilgili kurumları daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Tutulan raporlarla ilgili ifadeler bir hafta içerisinde ve de mümkünse kanıtlarla birlikte yüz yüze alınsın. Esnafı provokatörlerin oyununa alet etmeyin. Gelirler düştü, bugün bir halk otobüsünün aylık kazancı masraflar çıktıktan sonra 5 bin TL, buna amortisman giderleri dahil değil!.. Birde sizler vurmayın!.. Her otobüse bir polis konulamayacağına göre, teknolojiyi kullanarak merkezi yerlerden de araç içleri takip edilebilir!.. Sorunlardan arındırılmış bir halk otobüs camiası dileğiyle hoşça kalın.