Türkiye’nin uluslar arası nakliye firmalarının başta geçiş belgesi ve yüksek maliyet giderleri olmak üzere birçok sorunla karşı karşıya kalması nedeniyle Türkiye’de ki Uluslar arası nakliyeciler RO-RO firması kuracak. “Türkiye’de taşımaların büyük bölümünü yabancı plakalı tırlar gerçekleştiriyor.”
Türkiye, dünyanın 17. Avrupa’nın 5. büyük ekonomisini oluştururken; Türk nakliyecisi ise, Türkiye’nin bu müthiş büyüme trendin de maalesef aksine küçülüyor. Türkiye’de ki uluslar arası nakliyeciler 3 kıtadaki toplam 75 Ülkeye, her yıl ortalama 1,2 milyon ihracat seferi ve 450 bin ithalat seferi düzenlerken bunların büyük bölümünü yabancı plakalı tırlar gerçekleştiriyor. Kurulacak olan RO-RO firması alternatif güzergâhlar ile Türk Nakliyecisinin maliyetlerini düşürerek; yabancı plakalı tırlar ile rekabet edebilecek hale getirecek. TURKO RO-RO’nun fikir babası ve öncüsü İBA Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Baysal, proje hakkında sorularımızı yanıtladı. Türkiye’nin kendisine ait RORO firması
Saffet Ulusoy öncülüğünde 48 Nakliyeci firma ile UND RORO firması kurulmasının ardından, Türkiye Nakliye Sektörü rahat bir nefes almıştı. UND RO-RO, 2007 yılında Kohlberg Kravis Roert (KKR) adında Amerikalı bir yatırım şirketine 910 milyon Euro’ya satılmıştı. “Geç kalınmış bir proje.”
Projenin fikir babası İzzet Baysal, bu projenin Türkiye ve Türk Nakliyecisi tarafından oldukça önemli bir proje olduğunu belirtirken; projenin çok geç kalınmış bir proje olduğunu söyledi. İlk hedeflerinin projeye 250 firmanın katılması olduğunu belirten Baysal, “İlk hedefimiz tamamladığımız anda Mart Ayı içerisinde bir toplantı yapıp arkadaşlarımızla bir fizibilite yapacağız.” dedi. “İlk günde 31 firma katılımı, şuanda ise 101 firma katılımı oldu.”
Baysal katılım hakkında şunları söyledi: “İlk günde 31 katılım ile başladık şuan 101 katılım oldu. 250 firma sayısına ulaşmak bizim hedefimizdir. Ancak şuanda da 101 firma ile bu projeyi rahatlıkla gerçekleştirebiliriz. Ancak bizim amacımız 101 kişiyi değil Tüm Türk Nakliyecisini kurtarmak.” “Tekelleşen UN Ro-Ro."
UND RORO’nun, Amerikalı yatırım firması tarafından satın alınmasıyla birlikte; UN RORO adı altında faaliyetlerine başlamasının ardından, 2007 yılından günümüze kadar tek firma olarak faaliyetlerine devam etmekteydi. UN RORO’nun tekelleşmesiyle birlikte, fiyatların yüksek olması nakliyecileri zorluyor. “UN Ro-Ro’yu batıracak bir proje.”
Projenin, UN Ro-Ro’yu batıracak proje olduğunu söyleyen Baysal, “Bu proje Türk Nakliyecisinin sahipleneceği bir proje olacak. 3-5 kişinin tekelinde olacak bir proje olmadığından, UN Ro-Ro eskisine oranla daha az tercih edilecek.” Şeklinde konuştu. “Gemiyi doldurabilecek potansiyele sahibiz.”
Baysal, gemileri doldurabilecek potansiyele sahip olduklarını söylerken, basit bir hesapla; 250 firmanın ortalama 20 aracı olması halinde 5 bin TIR’ları olacağını; Bu da bir geminin 250 araç aldığı düşünülürse, 20 gemiyi doldurabileceklerini söyledi. “Sadece kendi araçlarımızı değil, diğer firmaların araçlarını da taşıyacağız.”
TÜRKO RO-RO bünyesinde toplam 25 adet gemi olacak. Baysal, 25 gemiyi almakta ki amaçlarının; sadece kendi araçlarını değil, diğer firmaların araçlarını da taşımak olduğunu ve Türkiye’de ki nakliyecileri UN Ro-Ro’nun elinden kurtarmak istediklerini söyledi. UN Ro-Ro’nun fiyatları yüksek.
UN Ro-Ro’nun sektörde tekeleşmesiyle birlikte, Ro-Ro fiyatları oldukça artmıştı. UN RORO bir araçtan sadece gidiş için 1700-1800 Euro arasında fiyat alıyor. Bu tarife, nakliyecilerin yaklaşık 400 Euro fazla para vermesine neden olurken, maliyetin oldukça fazla olması anlamına geliyor. “Amacımız, maliyetleri düşürerek, taşımacılığı tekrar canlandırmak.”
Baysal, UN Ro-Ro’nun fiyatları yüksek tutmasıyla ilgili şunları söyledi: “Amacımız maliyetleri düşürmek ve taşımacılığı tekrar canlandırmak. Bunu şuan Ekol gayet güzel yapıyor. Kendi gemilerini aldı ve 1400 Euro’ya gemi maliyetlerini düşürdü. 400 Euro’ya tren maliyetini getirdi. Toplamda 1800 Euro’ya Türkiye’den Frankfurt’a mal götürüyor. UN Ro-Ro ise sadece Ro-Ro fiyatını 1800 Euro’ya yapıyor. “Un Ro-Ro’ya verilen fazla parayla 2 adet TIR alınıyor.”
Baysal, UN Ro-Ro’nun 400 Euro fazla para aldığını belirtirken; ayda 30 tır bindiren bir şirketin, UN RORO’ya aylık fazladan ödediği miktar toplamda 12.000 Euro’ya tekabül ettiğini, bir senede ödediği rakamın yaklaşık 144.000 Euro olduğunu; bu parayla da firma filosuna 2 adet TIR satın alabileceğini söyledi. “Bu proje gerçekleştiğinde, herkes kazanacak.”
Türkiye’nin birden fazla alternatif güzergâha sahip olması gerektiğini söyleyen Baysal; Bulgaristan’da yaşanan sorunlar nedeniyle Köstence hattının önemli bir hale geldiğini belirtti. Baysal konuyla ilgili şunları söyledi. “Bugün Bulgaristan sınırında yine 20 km TIR kuyruğu oldu. Her şeyi Bulgaristan’a endekslememek lazım. Bu herkesi etkiliyor. İstanbul- Köstence hattı minimum maliyetle de çalışılsa yine avantajlı bir hat. Şuanda Romanya üzerinde yapılan taşımalar çok daha avantajlı.” Dedi. “Türkiye’nin Ro-Ro Gemisi, yalnızca Avrupa’ya değil; her yere çalışacak.”
Baysal, TÜRKO RO-RO için ana hatlar belli olduğunu söylerken bu hatları şöyle sıraladı: İstanbul-Köstence, Köstence-İstanbul İstanbul-Trieste, Trieste- İstanbul Mersin- Trieste, Trieste- Mersin Çeşme-Trieste, Trieste Mersin İstanbul-Toulon, Toulon-İstanbul İstanbul-Yunanistan, Yunanistan-İstanbul İstanbul-Poti, Poti-İstanbul Samsun- Novorossiysk, Novorssiysk-Samsun TÜRKO RO-RO Arabistan ve Ortadoğu’yu da unutmuyor. İskenderun- Ürdün, Ürdün-İstanbul İskenderun- Damietta, Daimetta-İstanbul İskenderun-Duba, Duba- İskenderun Baysal, şimdilik bütün hepsinin proje aşamasında olduğunu, fizibilite çalışmalarında tüm hatlar netleşeceğini ve güzergâhların hepsinin oy birliği ile açılacağını bildirdi. “Firmaların projeye destek vermesi gerekiyor.”
UN Ro-Ro satılacak diye bir haberler olduğunu ve cazip gelirse o şirketi de alabileceklerini söyleyen Baysal sözlerine şu şekilde devam etti: “Rahmetli Saffet Bey Ro-Ro’yu ilk kurduğu zaman kimse deste olmadı. Herkes çekindi girmeye. Saffet Bey 48 kişiyi projeye dâhil edebildi. Sonrasında keşke bizde girseydik diyen firmalar oldu. Şuan yaptığımız proje’de Saffet Bey’in projesinin aynısı ancak daha da gelişmişidir. O nedenle sonradan keşke dememek gerekir. Firmaların bu projeye destek vermesi gerekir.” “Ro-Ro’dan sonra Lojistik Köy”
“TÜRKO RO-RO, yalnızca bir Ro-Ro projesi olmayacak. Biz bu işe destek veren 250 arkadaşımızla birlikte, Lojistik Köyler de kuracağız.” Diyen Baysal; İstanbul’un olmazsa olmazları olduğunu, yeni tren hatları ve 3. Havalimanı projesi ile birlikte İstanbul’un dünyanın ticaret merkezi olacağını söyledi. 3. Havalimanı ile dünyanın kargo üssü İstanbul olacağının altını çizen Baysal; bu durum neticesinde depolamanın şart olduğunu bu noktada da devreye lojistik köylerin girdiğini söyledi. Baysal konuyla ilgili son olarak; “Biz, bu çatı altında Lojistik Köy kuracağız.” Dedi. Baysal, Lojistik Köy kapsamında; 250 firmanın daha ucuza lastik, yedek parça, motor yağı, akaryakıt, çekici- römork gibi alımlarda toplu alım anlaşmaları yaparak yine işletmelerimizin maliyetlerini düşürmeyi planladıklarını sözlerine ekledi. “UND’nin desteğini almıyoruz.”
UND’ nin desteğini almadıklarını ve böyle bir şeyi istemediklerini belirten Baysal, nedenini şu şekilde anlattı: “Bize destek veren firmaların hepsi C2 belgeli firmalardır. Bu firmaların bir kısmı UND üyesi olup; bir kısmı UND üyesi değil. Fakat UND Deniz olayının ardından arkadaşlarımız UND’ye sıcak bakmıyorlar. UND’nin dernek olarak kalmasını istiyorlar. UND Deniz tecrübesini bir daha yaşamak istemiyorlar.” Baysal, buna ek olarak; UND’ye karşı, güvensizlik olduğunu sözlerine ekledi. “Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun en büyük Ro-Ro filosu.”
TURKO RORO’ya katılacak ortaklar, belli bir süre aylık sabit ücretler ödeme koşulu ile bu gemilerin finansmanı sağlayacak. Belli bir süreden sonra, alınan gemiler yapacakları seferlerle kendi ücretleri ödemiş olacak. Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun en büyük RORO filosunu işte bu 250 ortak firma ile kurmuş olacağız. “Güzergâh Maliyetlerimizi düşürerek Yabancı Plakalı TIR’larla Rekabet fırsatının yakalanmasını sağlayacağız”
Baysal, 2012 yılı itibariyle Kapıkule, Hamzabeyli, İpsala sınır kapılarımızdan Avrupa Ülkelerine olan ihraç ve ithal malların istatistiği hakkında şunları söyledi: “Avrupa ülkelerine: 340.000 Türk Plakalı TIR 180.000 Yabancı Plakalı TIR ihraç mallarımızla çıkış yapmışlardır. Aradaki oran ise yüzde 70 Türk Plaka, yüzde 30 Yabancı Plaka olarak gerçekleşmiştir. 10 yükten 7 sini Türkler, 3 ünü Yabancı Plakalı TIR’lar ile taşındığını görmekteyiz.” “2014 yılına geldiğimizde bu sayının yüzde 60 Yabancı Plakalı TIR’lar yüzde 40, Türk Plakalı TIR ile taşındığını görmekteyiz. 2 sene içinde yüzde 30’dan yüzde 60’a ulaşan yabancı plakalı TIR’ların bu yükselişi, Ülkemizin Avrupa ve Asya ülkelerine/ülkelerinden yapılacak taşımalarda söz sahibi olmasını sağlayacaktır.” “Firmalarımız sektöre veda ediyor.”
Türkiye’de, uluslar arası taşımacılık yapan C2’li firma sayısı 2080 firmaya ulaştığını belirten Baysal, Yabancı Plakalı TIR sayılarının; Türkiye taşımalarından bu kadar yüksek oranda taşıma yapması, bu 2080 tane C2’li firmanın yavaş yavaş bu sektöre veda etmesine neden olduğunu belirtti. Neden Yabancı Plakalı TIR’lar pazarımızı ele geçiriyorlar?
Yabancı Plakalı TIR’ların Türkiye Pazarını ele geçirdiğini söyleyen Baysal, nedenini maddeler halinde şu şekilde açıkladı: 1.) Yüksek Akaryakıt Ücreti Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan Türk Nakliyecisi ile Yabancı plakalı TIR’ların almış oldukları akaryakıt ile arasındaki fark %25-35 arası değişmektedir. Türkler ile yabancıların rekabet edememe olayının 1.etkeni devletimizin uyguladığı yüksek vergilerin bir an önce minimuma indirilmesidir. 2.) Güzergâh maliyetlerimizin yüksek olması, • Yıllık kasko ücretlerinin Türkiye’de çok yüksek olması, • Türklere halen vize uygulanması ve vize ücretlerinin maliyet giderlerimizde bir yekün oluşturması, • İç gümrüklerin ortadan kaldırılmasıyla yük indirme bindirme sürelerinin minimuma inmesi, tek gümrük yerinin kapıkule olması ve serbest depolara mal indirimi sağlanması, • RORO ve Tren ücretlerinin şu an çok yüksek olması • Alternatif geçiş güzergâhlarımızın olmaması (Yunanistan ve Romanya üzerinden yeni hatların açılması bu nedenden dolayı Bulgaristan’a bir ders verilmesi) • Geçiş müsaade izin belgelerin yetersiz olması, sınır ve trenlerde uzun sıraların oluşması bize uzun taşıma sürelerini oluşturması, “Avrupa Türkiye’ye gelmesin diyor.”
Almanya’da eskiden Türk şoförlerine özel bir vize verilerek çalıştırıyorlardı. Şimdi o vize kaldırıldı 3-4 yıl oldu. Gelme diyorlar resmen. Avrupalı şoförleri çalıştırmak zorundasın diyorlar. Avrupalı şoförün bize maliyeti 3 bin – 4bin Euro civarında bu maliyeti kimse karşılayamaz. Bunu anlatmak istedik yapamadık. Almanya hükümetini dava ettik ancak bir sonuç çıkmadı. “Her koşulda, istediğimiz ülkeye gidebilelim.”
Gemilerin 2. El olarak satın alınacağını ve kiralanmayacağını dile getiren Baysal: “İlk başta, birinci el gemi alırsak bu işi sürdüremeyiz. Alacağımız gemiler ortalama 250 TIR kapasiteli olacak. Kamara sisteminin, olduğu gemiler yapacağız. Gemiler bizim gemilerimiz olsun. Her krizde, her sorunda, kısacası her koşulda; istediğimiz ülkeye gidebilelim. Türkiye’nin şuan böyle bir gücü yok. Bu projeyle olacak.” dedi. Proje’nin yapılmasıyla, Türk Nakliyesi emin ellerde olacak.
UN Ro-Ro’nun yabancı bir şirket olduğunu, herhangi bir sorunda işi bırakıp gitmesi durumunda; Türk Nakliyesi’nin zor durumda kalacağını bildiren Baysal Böyle bir durumda, bütün işler sekteye uğrayacağını; TÜRKO RORO’nun kurulmasını bu yüzden istediklerini belirtti. Baysal konuyla ilgili sözlerini şu şekilde sürdürdü:“UN Ro-Ro İhracatta 132 bin sefer yaptı. İthalatta ise 109 bin 418 bin yaptı. Aylık 11 bin tır ihracat seferi yapıyor. UN Ro-Ro çekip gitse aylık 11 bin TIR’ın işi sekteye uğrayacak. Sektör en büyük krizini o zaman yaşayacak. Çünkü sektör şuan yüzde 60 Ro-Ro, yüzde 40 karayolu taşımacılığı yapıyor. Böyle bir durumda, Yüzde 60 alternatif olmadığı sürece batacak.” “Bulgaristan 3 gün içinde dize gelirdi.”
Bulgaristan ile yaşanan geçiş belgesi krizi ve alternatif güzergâhların önemi hakkında konuşan Baysal, şunları söyledi: “Bulgaristan’ın çıkardığı problemde bile 14 gün kapıda bekledik. Eğer alternatif güzergâhlarımız var olsaydı. Hiçbir problem yaşamazdık. Alternatif yollarımız olsaydı Bulgaristan 3 gün içinde dize gelirdi.” “Bu proje ya yapılacak ya da yapılacak.”
Geri dönülemeyecek bir yola girdiklerini söyleyen Baysal, projenin kesinlikle yapılacağının altını çizdi. Baysal: “250 arkadaşımızın bu projede yer almasını istiyoruz ancak 250 firmadan destek göremesek de bu projeyi tamamlayacağız.” dedi 250 firmanın katılımı beklenen proje, katılım sürecisinin bitişinin ardından Mart Ayı içersinde, katılım gerçekleştiren firmalarla birlikte toplantı düzenleyerek, fizibilite çalışmalarına başlanacak. Yapılacak olan toplantının ara başlıkları şöyle: • Nasıl bir gemi alınacak • Gemiler, hangi hatlarda çalışacak • Gemiler, nasıl çalıştırılacak • Ortaklık oranları ne olacak • Aylık ödenecek ücretler “Biz artık armatör olacağız.”
Baysal, projenin tamamlanmasıyla birlikte, katılım yapan firmaların benim gemim var diyebileceklerini dile getirirken; nakliyecinin eskisi gibi olmadığını, borçlu, dertli olduğunu; sektörün kötüye gittiğini ve sektörü sahiplenmek gerektiğini belirtti. Ahmet Dabanlıoğlu- Erhan Tekindur www.tasimacilar.com 26.02.2014 / 11.36