Servis sektörünün sıkıntılarının dile getirildiği toplantının oturum başkanlığını 22 No.lu Meslek Komitesi Başkanı ve aynı zamanda İlkem Turizm Yönetim Kurulu Başkanı olan Ali Bayraktaroğlu gerçekleştirdi.
Düzenlenen zümre toplantısında okul servis ücretleri, personel servislerinde sözleşme yenileme, sektöre ilişkin yeni kanuni düzenlemeler, belediyenin uygulamaları, sektörün beklentisi, 8+1 araçların binek araç grubuna dahil edilmesi, engelli yasasıyla tüm araçların dönüşümü ve gündemden düşmeyen plaka tahdidi konularına değinildi.
İTO Yönetim Kurulu Üyesi ve İSTAB Başkanı Hakan Orduhan’ın, 22 No.lu Meslek Komite Üyesi Turgay Gül’ün, 28 No.lu İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi Meclis Üyesi Ahmet Kararkış’ın ve 22 No.lu Meslek Komitesi Meclis Üyesi Naci Ateş’in konuşmacı olarak yer aldığı zümre toplantısın da sektör sorunlarının dile getirilmesinin ardından katılımcılar bire bir yaşadıkları sıkıntıları sektör temsilcileriyle de konuşma fırsatı buldu.
Sektöre girenler şimdi nasıl çıkarızı tartışıyor
Zümre toplantısında ilk sözü alan İTO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Orduhan, servisçiliğin nasıl olunacağı konusunda önceden tavsiye verdikleri sektörün günümüzde bir çok sıkıntıyı beraberinde yaşadığını söyleyerek farklı sektörlere çalışanların sistemi bilmeyerek servis işine soyunduğunu belirtti.
Bugün gelinen noktada bu sektörden daha az zararla nasıl çıkılabileceğinin tartışma konusu yarattığını ifade eden Orduhan Bu işi yapmaya çalışan, giren-batan-çıkan, bundan faydalanan art niyetli yüzlerce firma ve bu firmaların bu oyunlarına gelen binlerce esnafın olduğunu söyleyerek “Hal böyle olunca ne sayıları kontrol edilebiliyor, Ne yapılan iş kontrol edilebiliyor, Ne de sistem düzenlenebiliyor” dedi.
Sektör içinde yanlış ücret politikalarının da uygulandığını ifade eden Hakan Orduhan, bu sebepten birçok esnafın battığını da hatırlatarak “Servis firması iş kaybetmemek için esnafın üzerine basarak fiyat kırarak rekabet ediyor. Esnafta ücretini alamayacağını bile bile gidip o firmada çalışıyor. Çalışan firmada iş kaybetmek istemiyor. Esnaf da iş kaybetmek istemiyor. Bir belgelendirme olmalı her önüne gelen servis firması açıp bu işi yapmamalı ve bu şekilde sayının da disipline ve kontrol altında tutulması gerekir. Her önüne gelen servis firması binlerce esnafın parasını ödemeyerek onların üzerinden kazanç veya onların üzerinden politika yapılmasının önü kesilmeli” açıklamasında bulundu.
“Bu sektör hayatının hiçbir döneminde korsan olmadı”
Korsan taşımacılığıyla ilgili çıkan yasaya da değinen Orduhan, ticari taksilere yönelik çıkan yasanın taşıma sektörünün tüm kademelerine yayıldığını belirtti. Gerekli istişare yapılmadan çıkan yasanın servisçilik sektörünü de etkilediğini, alınan belgelerden birinin tarihi bir gün geçmiş bile olsa servisçinin korsan taşımacı olarak lanse edildiğini söyledi ve “Bu sektör hayatının hiçbir döneminde korsan olmadı. Bu sektör vergisini verdi. Bu sektör katma değerini verdi. Bu sektörü rakamlarla bir masaya yatırın, bu sektörün yarattığı Katma Değeri bir görün. Ondan sonra bu sektörle ilgili korsanı, ondan sonra bu sektörle ilgili bu tür konuları konuşalım” diyerek korsan taşımacılık yasasını servisçi gözüyle eleştirdi.
“Güzergah kullanım izin belgesi kalksın”
Servis sektörünün bir çok sıkıntısına da değinen Orduhan, üzerinde gerekli gereksiz bir çok detayın olduğu Güzergah Kullanım izin belgesinin kaldırılması gerektiği talep etti.
Sektörde tek bir çalışma belgesinin olması gerektiğini söyleyen Orduhan “Bir çalışama belgesi istiyoruz, servis arabamı aldığım zaman, vergi dairesine kaydolduğum zaman çalışma belgemi bana verin. Ben o çalışma belgemle İstanbul’un her yerinde servis yapayım” dedi.
“Servisçi tanımının kanunda yer almasını istiyoruz”
Servis sektörünün de tanımının yapılması gerektiğini ifade eden Orduhan yapılması gereken tanımın kanunda yerinin olması gerektiğinin altını çizerek “servis sektörünün tanımının net olarak kanunda geçmesini istiyoruz. Hiçbir yerde tanımlı olmadığımız söyleniliyor. Toplu taşıma mıyız, yoruma açık. Toplu taşımasınız. Hayır, şu açıdan değilsiniz, para tahsilâtı açısından değilsiniz, taşıdığınız yolcu açısından toplu taşımasınız. Taşıma mıyız, değil miyiz? Net değil. Çünkü bir kanunumuz bir yasamız, bağlı olduğumuz net bir baş yok” dedi.
“Kim haklı bir tek servisçi haksız”
Tartışma konusu yaratan okul servis ücretlerinin belirlenmesi hakkın da konuşan Orduhan, okul servis ücretlerinin belirlenmesi konusunda bir karmaşa yaşandığını UKOME’nin yetkinin kendisinde olduğunu, Esnaf odasının ise ‘yetki bendedir’ dediğini belirterek “İstanbul büyükşehir belediyemizin yetkileri haklı olarak diyor ki, 5216 Sayılı yasa gereği şehir içinde tüm bu taşımanın faaliyetini belirleme yetkisini bana vermiştir diyor. Ama esnaf odası çıkıp diyor ki benim yasam gereği bakın bana vermiş ve ben ondan sonra bile çıktım diyor. Burada herkes haklı bir tek servisçi haksız” diyerek tepkisini dile getirdi.
İSTAB Başkanı plaka tahdidi istediğini söyledi
Sektöre girişin sınırlandırılması konusuna bir kez daha değinen Orduhan, sektörün önünün bu derece açık olmasının alına kararlar ve yapılan düzenlemelerle sonuca ulaşamayacağını söyledi. Sektördeki kişilerin tahdit edilmesi gerektiğini bir çok kez söylediğini belirten Orduhan, “Yıllarca bunla ilgili çalıştım baktık sonunda o da olmuyor. Bugün bu sektör sınırlandırılmalı ve plaka tahdidi ile sınırlandırılmalı diyorum” demesinin ardından salonda büyük bir alkış koptu.
“Sektör 5/1’e alışamadan, 3/1 uygulaması başlatıldı”
Ulaştırma bakanlığı tarafından çıkartılan Okul servis yönetmeliğinden de bahseden Orduhan, 5/1 özmal zorunluluğun sektöre girişi biraz da olsa zorlaştırdığını bunun da doğru bir karar olduğunu söyledi.
Geçtiğimiz dönem sürecin başlatıldığını, bakanlığın özmal zorunluluğuyla ilgili olan uygulamayı okullarda arayacağını beyan etmesiyle birlikte özmal araçlarını okullarda çalıştırmayan firmaların buna hazırlıksız yakalandığını ifade etti ve “Tam bunlar görüşülürken ulaştırma bakanlığımız çıktı dedi ki, özmal zorunluluğunu 1-3’e indirdik. Özmal değil bu arada koltuk kapasitesi. Yanlış anlaşılmasın taşıdığınız öğrencinin 3/1’ini taşıyacak koltuk kapasitesine sahip özmalınız olacak. İkisinin oranı biraz farklı çıkıyor. Tam bu süreçte belediyemiz bununla ilgili bir düzenleme kararı alarak bu konuda 3/1 özmal uygulamasını gündeme aldı. Bu araçların hepsi ithal. Ben bu işi verimli yapmazsam, verimli çalıştırmazsam, ben bu işi çeviremem” şeklinde konuştu.
Ulaştırma Bakanlığınca 8+1 araçların D2 belgesine kaydolunabilindiğini söyleyen Orduhan, değiştirilen kanunla turizm taşımacılarının, personel ve VIP taşımacılarının kullandığı 8+1 araçların bir gecede otomobil grubuna girdiğini ve D2 belgesine kayıtlı olamayacağının söylendiğini belirterek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:“Sadece D belgesine kayıtlı 4,350 tane 8+1 araç alınmış girilmiş. Bir o kadar da D belgesine kayıtlı olmayıp servis yapan araçlarımız olmuştur. Yani toplam sayıları 8 bin civarında. Bir sabah kalktık dediler ki 8+1 araçlar otomobil oldu. Benim derdim elimdeki aracın minibüsten otomobil’e dönmesi değil ki, benim derdim elimdeki aracın D belgesine kayıt olup, olamaması” ifadesini kullandı.
“Yayınlanan bazı genelgeler servisçiyi zora sokuyor”
Hakan Orduhan’ın ardından konuşan İSTAB Üyesi ve 22 No.lu Meslek Komite Üyesi Turgay Gül ise yönetmeliklerin, çıkan kanunların ve yayınlanan genelgelerin sektörü bunalttığını, bazı konuların ne olduğunu anlayamadıklarını söyledi.
Çıkartılan belli başlı kanunlara servis sektörünün hazırlanabilmesi belli sürelere ihtiyaç duyulduğunu hatırlatan Gül, servis sektörü olarak ne isteniliyorsa onu yapmaya çalıştıklarını söyleyerek var olan sistem içinde servisçilerin yok sayılmasının kendilerini yaraladığını söyledi. Gül: “Sonuçta kişilerin kendilerini ve en değerli varlıklarını taşıyan servisçi arkadaşlarımız. Bir konuyla ilgili karar verilirken bazı mekanizmalar dışarıda kalmamalı. Karar mekanizmasının içinde servisçi de, bu sektörün yöneticileri de muhakkak ki bulunmalı. Servis taşımacılığıyla ilgili olan her türlü birim UKOME toplantılarında istişare mekanizmasının içinde bizzat yetkili bir şekilde var olmalıdır.
Son UKOME kararını bizler servisçiler olarak okul aile birlikleriyle Haziran ayında belli görüşmeler yaptık. Belli konularda mutabakata vardık. Ama Eylül ayı başında çıkan kararla servisçi ile veli bire bir muhatabıdır. Bu çok mantıklıdır. Bizim muhatabımız tabi ki veli. Ama okulun denetlemesinin olmadığı veya çok karmaşık bir düzene gidilebilecek bir sistemin oluşabileceğini de düşünmek gerekiyordu gibi de düşünüyorum. Bu doğrultuda alınan karar muhakkak ki doğru veya yanlış olabilir bunlar tartışılabilir” dedi.
“Tek sigorta yaptıralım”
Sigortalar konusuna da değinen Gül, servis araçlarında tek sigorta olması gerektiğini, trafik sigortasının, kaskonun, koltuk sigortasının paket sigorta şeklinde tek bir sigorta olarak yağılması gerektiğini söyleyerek “Bu sigorta tek olmalı. Bakın yanlışlıkla bir aracınız öndeki bir araca ki trafikteyiz kazalar olabilir bir araca çarptınız. Karşı aracın masrafı sizin trafik sigortanızdan alındı. Bu rakam 5 yüz tl’de olabilir 1500 tl’de olabilir 5 bin tl’de olabilir. Ertesi sene o kazaya karışmış arcınızın trafik sigortası inanılmaz rakamlara geliyor. 5 bin liralara kadar giden rakamlar var. Şimdi düşünün ki 5 bin lira, 4 bin lira trafik sigortası ödeyen bir esnafın, bir şirketin dahi bu araçtan ne kazanabilir. O aracın 4-5 aylık kazancı gidiyor. Bu sigorta konusu şu anda o kadar sorunumuz var ki, pek göz önünde durmuyor ama böyle giderse zamanla bu daha da büyük problem oluşturacak” dedi. Araçlarının sigortadan dolayı bağlanmaması için servisçilerinde kendi içlerinde çözümler ürettiğini hatırlatan Gül, “Sigorta vakti geldiğinde aracın alım-satımı yapılıyor. Yeni bir isme geçiriliyor sonra tekrar alınıyor. Ama neden böyle çözümler üretmek zorunda kalalım. Herkes işe başladığında bu teferruatlarla uğraşacağına işine kanalize olsa, işini daha iyi yapmaya çalışsa kesinlikle çok daha iyi şeyler olacak” açıklamasında bulundu.
Çıkartılan engelli yasası ile ilgili de görüşlerini belirten Gül, sorunun kendilerine yansıtılmaması gerektiğini,üretici firmalarla halledilmesi gerektiğini ifade ederek “Engelli yasası bizim sorunumuz olmamalı. Böyle bir kanun, böyle bir uygulama olacaksa üretilen araçlar öyle üretilmeli. Sanayi bakanlığına gerekli bakanlıklar yazılarını yazar. Bundan sonra toplu ulaşım aracı olarak üreteceğimiz bütün araçlarda bu mekanizmalar olacak der. Bizde maliyetimizi biliriz, sistemin ne olduğunu biliriz” dedi.
Ahmet Karakış:“Plaka tahdidi diğer illerdeki gibi olmalı”
Tahdid konusuna değinen 28 No.lu İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi Meclis Üyesi Ahmet Kararkış ise sektöre girişte bir tahdid olması gerektiğini yıllardır dile getirdiklerini söyleyerek, her önüne gelenin bu işi yapmamasını düşündüklerini, geçmiş yıllarda büyükşehir belediyesi ile yapmış oldukları görüşmelerde İstanbul’da plaka tahdidinin olmayacağı konusunun kendilerine net bir tavırla dile getirildiğini belirtti.
Belediyeden aldıkları olumsuz tavır nedeniyle plaka tahdidinin olmaması halinde, sektöre giren kişilere tahdid uygulanması gerektiğini söyleyerek “UKOME ile geçtiğimiz Haziran ayında yaptığımız görüşmede UKOME, plaka tahdidi ile ilgili başka bir yaklaşım getirerek İstanbul’da plaka tahdidi yaparsak erguvan otobüslerinde olduğu gibi 5 veya 10 yıllık ihaleye çıkartırız”dediğini söyledi ve sözlerini şu şekilde sürdürdü:İhalede plakaya en yüksek talebi verenlere o plakayı ihale ederiz. 10 yıl sonra geri alırız. Böyle babadan oğla geçen bir hak gibi ve ya alınıp satılan bir emtia olmaz. Bizim bu konudaki bakışımız ve görüşümüz budur. Plaka tahdidi yapmayız, yaparsak da böyle yaparız. Demişti. İstanbul büyükşehir belediyesinin plaka tahdidine bakış açısı budur. Bizler buna itiraz ediyoruz. Plaka tahdidinin bu şekilde yapılmasına karşı çıkıyoruz. Plaka tahdidi İstanbul’da yapılacaksa diğer illerde yapıldığı gibi yapılmalıdır diyoruz” dedi.
“Belediye servis taşımacılığı gibi çalışıyor”
Zümre toplantısında yaptığı konuşmada Ulaştırma Daire Başkanı Yakup Demirhan’ın tasimacilar.com’da verdiği beyanattan bir bölüm okuyan İSDER Başkanı Murat Erdoğan ise konuşmasında, belediyenin servis taşımacılığı gibi çalışmaya başladığını, yol belgesi aldıkları zamanlarda belediyenin kendilerinden okullarla yaptıkları sözleşmeleri istediklerini söyledi. Erdoğan “sen şimdi yol belgesi vermen gerekirken, bende çalışan arabanın okulla yaptığım sözleşmesini istersen yapacağın tek çalışma bizim karımızı veya zararımızı çıkartmak olur. Parayı gördüğün anda da bu işe çöreklenmek olur. Şu anda iş oraya doğru gidiyor” diyerek belediyenin yaptığı bu uygulamayı kabul etmediklerini, gerekirse bütün İstanbul’da yolları kapatacaklarını ifade etti.
Birçok servisçi esnafının yol belgelerini alamadıklarını da hatırlatan Erdoğan kurulan sistemde yazılım hatası olduğunu söyleyerek yollanan her evrakın geri döndüğünü belirtti.
Oya KAYA / Alev ARSLAN