TBMM’de kabul edilerek yasalaşan bölünmüş (duble) yollardaki hız sınırının artırılarak saatte 90 kilometreden 110 kilometreye çıkarılması tek kelimeyle Türkiye de kaza oranlarının artmasına davetiye çıkarmaktır. Trafik bilimi 110 km hızın ancak otoyollarda yapılacağını söyler. Eğer bölünmüş yollarınız otoyol standardında değil, dönemeçlerdeki yarıçaplar yetersizse bu yolda fren yapsanız da araç savrulmalarını engelleyemezsiniz. Kısaca, hızın artması demek kaza sayısının artması demektir. Bilimsel testler sonucu 90 kilometre ve 110 kilometre hızla giden iki araç aynı anda fren yaparsa, 90 kilometre hıza sahip aracın durabildiği noktada, diğer aracın hâlâ 70 kilometre hızının olduğu görülmektedir. 90 kilometre ile giden bir araçta bulunan kişilerin ölüm ihtimalini 100 olarak endekslersek 110 kilometre ile giden araçtakilerin ölüm ihtimali 300-400 endeksine denk gelmektedir. Bölünmüş yollarla hatalı sollama türü kazaların azaldığı, ancak yoldan çıkma türü kazaların başladığı istatistiklerde açıkça görülmektedir. Emniyet genel müdürlüğüne göre yüzde 5 oranında bir hızlanma, ölümlü trafik kazalarında yüzde 20, yaralanmalı kazalarda yüzde 10 artışa yol açıyor. Hızın yüzde 15 artırılması da ölümlü kaza oranını yüzde 80 artırıyor. Bu karar gerek yol mühendisliğinin AB kriterlerinde olmaması gerekse sürücülerin Türkiye'de çok yetersiz direksiyon eğitimi alması nedeniyle daha çok ölümleri tetikleyecektir.110 km hız demek, yüzde 10 sollama toleransıyla 121 kilometreye çıkabilmek demektir. Türkiye'de trafik kazalarındaki toplam ölümlerin yaklaşık yüzde 50’si de hızdan kaynaklanıyor. Yılda yaklaşık 5 bin kişiyi hızdan kaybediyoruz. Trafik kazalarında her yıl ortalama 10 bin insan kaybeden Türkiye, kazalarda Avrupa’da birinci, dünyada beşinci sırada yer alıyor. Son 10 yılda meydana gelen kazaların Türkiye’ye faturası 23 milyar TL’yi buluyor. Yıllık ortalama 600 bin kazanın meydana geldiği ülkemizde kazaların ilk sırasında hız ve alkol gelmektedir. Hızın düşürüldüğü uygulamalar: 1999, İsveç’te yasal hız sınırı 110 km/s’ten 90 km/s’e düşürüldüğünde, gerçek hız ortalaması saatte 14 km azaltılmış, bunun sonucunda ölümlü kazalarda %21 oranında azalma sağlanmıştır. 1998, İngiltere’de yasal hız sınırı 100 km/s’ten 80 km/s’e düşürüldüğünde, gerçek hız ortalaması saatte 4 km azalırken kazalar %14 oranında azalmıştır. 1994, İsviçre’de yasal hız sınırı 130 km/s’ten 120 km/s’e düşürülmüş, gerçek hız ortalaması saatte 5km,ölümlü kazalar yüzde 12 oranında azalmıştır. Fransa’da hız radarlarının yaygın biçimde kullanılması sonucunda aşırı hız cezalarında büyük bir artış olmuş, bu sayede ortalama hız düşürülürken, kaza sayısı da azalmıştır. Hızın yükseltildiği uygulamalar: Yukarıda verilen örneklerin tersine, hız sınırının yükseltildiği uygulamalarda kaza sayısının arttığını gösteren bulgular vardır. 1997 – 1998 yılları arasında ABD’de 40 eyalette hız sınırı eyaletlerarası otoyollarda saatte 55 milden 65 mile yükseltilmiştir. Bu değişiklik gerçek hız ortalamasında yaklaşık saatte 3 mil (5 km/s) artışa yol açmış, belirtilen dönem boyunca bu yollarda ölümler % 20 - yüzde 25 oranında artmıştır. 2002 de Avustralya’da yasal hız sınırı 100 km/s’ten 110 km/s’e yükseltildiğinde yaralanmalı kazalar yüzde 25 artmıştır. Sonuç olarak; bu karara kimlerin imza attığı, bu kurulun içinde ne kadar bilim adamının olduğu merak konusudur. Gelişmiş ülkelerde bu nevii hayati kararlar kamu-Üniversite-sivil toplum kuruluşlarıyla beraber alınmaktadır. Tüm dünyada hız azaltma uygulamaları yapılıp, daha az araç kullanımına yönelik tedbirler alınırken; araç kullanmayı daha çok teşvik edecek ve daha çok çevre kirliliği yaratacak, daha çok petrol tüketimi oluşturacak bu uygulamalardan ivedilikle vazgeçmek gerekir. Bu ve benzer kararlar alındıkça otomobil araç satışları artacak ve bu araçlar için binlerce km yeni yol gerekecektir. Sizce tüm gelişmiş ülkelerde hız azaltılırken, Türkiye’miz de hız arttırmanın mantığı ve bilimselliği var mıdır? Suat SARI www.tasimacilar.com 15.01.2011 12: 25