2010 yılında toplam 259.985 adet kaza olmuş ülkemizde, 2738 vatandaşımız hayatını kaybederken, 171.475 vatandaşımız da yaralanmış. 2011 yılındaysa kaza sayısı artarak 277.976 adede yükselmiş, hayatını kaybeden vatandaşlarımız 2568’e düşerken yaralı sayımız da 193.096’ya yükselmiş...
Yani sadece son iki yılda 537.961 adet kazada 5306 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 364.571 vatandaşımız yaralanmış. Destansı Kurtuluş Savaşı’mızda kaybettiğimiz asker sayısı 38.000 kadar. 38.000 mekanı cennet olası askerimiz bize bu güzel ülkeyi armağan etti ama biz sadece son iki yılda bu sayının yedide birini trafiğe kurban verdik. Bu gelişmiş hiçbir toplumda kabul edilebilir bir sayı değil. Bu kazaların yarattığı milli gelir kaybıysa madalyonun bir başka yüzü. Sadece 2011 yılındaki kazalarda ortaya çıkan maddi kayıp 1.025.821.421TL.
Neden peki? Detaya girmeyeceğim ama sayalım mı birkaç göze çarpan sebep? Aracımızı kullanırken aşırı hız yapıyoruz, lastiklerimiz eski, direksiyon başında telefonla konuşuyoruz, emniyet kemeri takmamak için 8 takla atıyor, ikaz ötmesin diye de emniyet kemeri yuvasına Türk icadı bir aparat takarak hem aracımızı hem de kendimizi kandırıyoruz, aceleciyiz, sabırsızız, başkalarının hakkını yemeyi marifet sanıyoruz, uykusuz araç kullanıyoruz, kapasitenin üzerinde yükleme yapıyoruz, makas atıyoruz, kırmızıda durmuyoruz, önümüzdeki araçla aramızda takip mesafesi bırakmıyoruz, eskiden tek şerit olarak yapılmış, eğimi, mühendisliği tek şeride göre düzenlenmiş duble yollarda sanki otobanmış gibi seyrediyoruz...
Kullandığımız araçları biz sevk ve idare ediyoruz. Yani biz ne dersek ne istersek o şekilde gidiyor bu araçlar. Yol kusurlarından oluşan kazalar tüm kazaların arasında oldukça küçük bir yüzde işgal ediyor. Demek ki ana kusur biz insanlarda... Demek ki hem kendimizi hem de etrafımızı riske edecek hareketler yapıyoruz ve bu durum süreklilik arz ediyor. Demek ki bizim toplumumuz hala araç kullanmaktan bi haber...
Demek ki biz doğru araç kullanmaktan çok “istatistik” olmayı tercih ediyoruz...
Demek ki daha yapacak çok işimiz var...
Kazasız günler...
Uluğ Aktunç