ODD Genel Kurul Toplantısı sektöre dair bilgiler verdi
ODD2nin 25 Mart günü TOBB’un Levent binasında düzenlediği 28. Olağan Gene Kurul Toplantısı, sektörün sıkıntıları, yıllara göre Türkiye’de otomotiv sektörü ve faaliyetler hakkında bilgilerin sunulduğu bir toplantı halinde geçti.
Türk otomotiv sektörünün 48 markasını çatısı altında barındıran ODD 28. Olağan Genel Kurul Toplantısı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ziya Altunyaldız’ın da katılımıyla gerçekleştirildi. 2013 yılının detaylı otomotiv sektörü değerlendirmesinin ve 2014 yılı beklentilerinin paylaşıldığı Genel Kurul’da yeni Yönetim ve Denetleme Kurulu Üyelerinin seçimi de gerçekleştirildi. Genel Kurulda ODD’nin yeni Yönetim Kurulu seçildi. Genel Kurula katılan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ziya Altunyaldız da bir konuşma yaptı. “2014 yılı ilk 2 ayında otomotiv sektörü yüzde 18 daralma gösterdi”
Genel kurul vesilesiyle güncel konular ve önemli gördüğü tespitler hakkında değerlendirmeler yapan ODD Genel Kurul Başkanı Mustafa Bayraktar, “2013 yılını çok kısa değerlendirecek olursak, yılın ilk yarısındaki olumlu havayla toplam pazar yüzde 9,2 büyüyerek 893.124 adede ulaştı. Yılın son döneminde kur ve faiz artışlarının sektörümüzde yarattığı olumsuz etkiye ilave olarak, BDDK, açıkladığı makro ihtiyati tedbirlerle Şubat 2014‘ten itibaren otomobil kredilerine ve vadelerine sınırlamalar getirdi. Yılın son dönemindeki bu gelişmeler ışığında, 2014 için zaten olumsuz bir senaryo beklentisi içerisindeyken, yılbaşında beklenmedik bir şekilde yükselen ÖTV, otomotiv pazarı için öngörülerimizin iyice küçülmesine yol açtı. Yılın ilk iki ayında sektörümüz yüzde 18 civarında daraldı” dedi. Otomotiv pazarında talep: gelir seviyesi, kredi hacmi ve fiyata bağlı olarak değişiyor
Otomotiv pazarında bu yıl yüzde 20 ile yüzde 30 aralığında bir daralma bekleniyor. Geçtiğimi yıllar da paylaşılan Otomotiv Ticareti Yol Haritası çalışmasında, 1 milyon adetlik otomotiv pazarına 2014 yılı itibariyle varabileceğimizi öngörülmüştü, 2014 yılı için ise 600-700 bin adetlik pazar tahminlerini bulunmakta. Otomotiv pazarında talebi oluşturan en önemli etkenlerin gelir seviyesi, kredi hacmi ve fiyat olduğunu da göz önünde bulundurulacak olursa bu rakamlarda düşüş olması gayet normal gözüküyor. Cari açık arttıkça otomotiv sektöründe vergi artışına gidiliyor
2014 yılında neden hala 1 milyon adetlik satışlara gerçekleşmeyişinin analizini geçmiş yıllara dayanarak yapan Bayraktar, “2008-2009 yıllarında yaşanan küresel kriz sonrasında, Türkiye’nin yeniden büyüme sürecine girmesiyle otomotiv pazarı 2010 yılında 793 bin adete ulaşmıştı. 2011 yılında, Türkiye yüzde 8,8 büyürken, cari açık tarihimizdeki en üst seviye olan 75 milyar doları buldu. Yıla hızlı giren otomotiv sektörü ise, 2011 yılının birinci çeyreğinde yüzde 80,37, ikinci çeyreğinde yüzde 38,95 büyüdü. 13 Ekim 2011 tarihinde, hızlı büyüme ve cari açıktaki artış gerekçe gösterilerek ÖTV oranları Hafif ticari araçlarda yüzde 10’dan yüzde 15’e, Otomobillerde ise; 1600cc’ye kadar araçlarda yüzde 27’den yüzde 37’ye, 1601-2000cc arasındaki araçlarda yüzde 60’dan yüzde 80’e ve 2001cc üstü araçlarda yüzde 84’den yüzde 130’a yükseltildi. Hal böyleyken, otomotiv pazarı 2011 yılında yüzde 14,84 artarak 911 bin adet seviyesinde kapandı. Sektörümüz çok uzun yıllardan sonra 1,3 milyar dolar seviyesinde dış ticaret açığı verdi. Yine de, 75 milyar dolarlık cari açığın sadece 1.3 milyar doları otomotiv sektörüne aitti. 2012 yılına geldiğimizde, Merkez Bankası’nın sıkılaştırılmış para politikası ve artmış ÖTV oranlarının etkisi ile otomotiv sektörü yıla daralarak girdi. Pazar ilk çeyrekte (-) yüzde 25,52, ikinci çeyrekte (-) yüzde 14,79 küçüldü. Bu önlemler, sonuç olarak büyümemizi olumsuz etkiledi. Ve, 2012 yılında Türkiye yüzde 2,2 büyürken, cari açık 48,5 milyar dolar seviyesine geriledi. Sonuç: Otomotiv sektörü 1 yıl aradan sonra, yine 636 milyon dolar dış ticaret fazlası verdi. Bu sefer de bütçe dengesi bozuldu. Bütçe açığını kapatmak için, 2012 yılı Eylül ayında, ÖTV oranları yine artırıldı. Otomobillerde, 1600cc’ye kadar araçlarda ÖTV yüzde 37’den yüzde 40’a yükseldi. Yani kısaca devlet bütçesin de açık oluştukça kapatmak için otomotiv sektöründe vergi artışına gidildi” şeklinde özetledi. “Sektör iki ileri bir geri mehter takimi gibi hareket ediyor”
Türkiye gibi enerji ve hammadde ithalatçısı olan ülkelerin makus talihi, her büyüme yılından sonra artan cari açıktır. Ülkenin ve sektörün içinde bulunduğu durumu bilimsel ve objektif olarak değerlendirmeden ve büyük resme bakmadan sektörümüzü cari açığın müsebbibi olarak görüp çok sık dinamikleri ile oynamak bu sektörün oyuncularının karar almasını imkânsızlaştırmakta ve daha da ötesinde yeni yatırımlar çekmeyi de zorlaştıracağa benziyor. Doğru kararları doğru zamanda alabilmek için her türlü etmeni göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizen Bayraktar, “Dünyada ve özellikle Avrupa’da neler olup bittiğini iyi yorumlamamız gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, istikrarlı ve sürdürülebilir bir iç piyasası olmayan bir otomotiv sektörü, tabirimi mazur görün, ancak iki ileri bir geri mehter takimi gibi hareket eder” dedi. Türkiye’de bin kişiye 164 otomobil düşmekte
Türkiye ekonomisine çok önemli bir katkı sağlayan otomotiv sektörü, gerçek potansiyelinin çok gerisinde kaldı. Dünya’da otomobil sahipliği artarken Türkiye hala dünya ortalamasının altında. Ülkemizde otomobil sahipliği ABD’nin altıda biri, Batı Avrupa’nın dörtte biri. 2013 yılsonu verilerine göre Türkiye’de 1000 kişiye düşen 164 otomobil sayısı, Batı Avrupa ülkeleri ortalaması olan 612’nin oldukça gerisinde ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında da sonuncu durumda. 13 milyon 615 bin adet yaşlı araç bulunmakta
Türkiye’de yaşlı araç parklarının sektör için önemli bir sorun olmaya devam ettiğini dile getiren Bayraktar, “90’lı yılların başında 1,5 milyon adet civarındayken, 2013 sonu itibariyle 13 milyon 615 bin adede ulaşmış olan toplam araç parkımızın yüzde 44’ü 12 ve üzeri yaştaki araçlardan oluşuyor. 16 ve üzeri yaş grubunu oluşturan araçların oranı yüzde 33, 20 yaş ve üzeri araçların oranı ise yüzde 22. Bu tablonun hem ekonomiye hem de çevreye ciddi zararları var. Bunun başlıca sebebi, daha önce de birçok kez altını çizdiğimiz gibi vergilendirme sistemi. Neredeyse tüm dünyada araç yaşlandıkça vergisi yükselirken bizde tam tersine vergisi düşüyor. Ülkemizde de vergilendirme sisteminin, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi araçların karbon emisyonları nedeni ile yarattıkları çevresel etki de dikkate alınarak, aracın yaşına göre değil, Avrupa ülkelerindekine benzer kriterler ile uygulanması gerekir. Çevre ve enerji verimliliği artık toplumların birinci önceliği olacak kadar önemli bir konu haline gelmişken, yaratılan olumsuzlukların vahim sonuçlarını korkarım ki uzun vadede göreceğiz. Dolayısıyla parkımızı gençleştirmeye ve yenileştirmeye hizmet edecek politikaların geliştirilmesi artık gerçekten çok büyük bir ihtiyaç” dedi. ODD, Bakanlığın özel sektör ile sürdürdüğü olumlu ilişkileri ve özverili çalışmaları memnuniyetle izliyor
Bakanlığın her konuda proaktif ve çözüm odaklı yaklaşımda bulunduğunu tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çalışmaları bulunduğunun altını çizen Bayraktar, “Uluslararası bir statü olan ‘Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü’ gibi projeleri; özel sektör ile sürdürdüğünüz olumlu ilişkileri ve özverili çalışmalarınızı memnuniyetle izliyor ve sektör olarak bu sürece bizler de katkıda bulunmak için çalışmalar yapıyoruz. Gümrük işlemlerinin ve ticari hayatın kolaylaştırılmasına yönelik gerçekleştirdiğiniz projelerin ve elektronik ortama verdiğiniz önemin olumlu yansımalarını hep birlikte yaşıyoruz” şeklinde konuştu. “Otomotiv sektörü ülkelerin lokomotif sektörüdür”
Otomobil sektörü önlenemez bir yükselişin ibaresi ve olgusu olarak gördüğünü belirten Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız, “İnsanlık tarihi içerisinde yapıla gelen en kapsamlı icattır otomobil. İrili-ufaklı, kullanım alanına göre farklılıklar gösteren vasıtalar modern çağın vazgeçilmezi olmanın yanı sıra ülkelerin ekonomisine katkısı bakımından lokomotif sektör olarak görülmekte ve bilinmektedir.” Türkiye’de 9-10 milyon otomobil bulunmakta
Türkiye’de 19 milyon toplam motorlu araç bulunmakta. Bunun da 9-10 milyon kadarı otomobillerden oluşmakta. Bu kişi başına düşen otomobil sayısı ülke nüfusuna göre bakıldığı takdirde çok büyük fark olduğunu gösteriyor Dünya ve Avrupa ülkelerinin payının yanında. Anadol’dan bir sene sonra kurulan Hyundai küresel firma iken Anadol tarih oldu
Altunyaldız, Güney Kore’ de 1967 yılında Hyundai Motors kurulduğunu ülkemizde ise 1966 yılında faaliyete giren Anadol Firması otomobil üretimi gerçekleştirmekte olduğunu belirtti. Günümüze baktığımız zaman Anadol tarih olmuş bir marka iken Hyundai küresel bir marka olmuş durumda. Bunun için alınacak önlemler, Ar-Ge çalışmalarına verilen ağırlık arttırılmalı, tasarım modelleri geliştirilmeli ve markalaşma boyutunda önemli adımlar atılmalı. Lokomotif sektör olmanın vermiş olduğu güç ile diğer sektörleri de aynı oranda etkilemekte
Altunyaldız “Otomotiv sektörüyle ilgili yaşanan bir daralma ya da genişleme ülkelerin ekonomik gidişatını ve ekonomik refahını da belirler. Lokomotif sektör olmanın vermiş olduğu güç ile diğer sektörleri de aynı oranda etkilemekte. Onların büyümesine ve ya batmasına etken olmaktadır. Tüm bunların sonucu olarak devlet olarak sektöre destek vermemek hatadan başka bir şey olmaz. Biz her zaman sektörün yanındayız iş birliği halinde ilişkilerimizi gerçekleştiriyoruz.” Müsteşarın konuşmasının ardından Genel Kurul Toplantısı ODD üyeleri arasında gerçekleştirilmeye devam etti. www.tasimacilar.com 26.03.2014 17:06